Allah korkusunun yedi alameti vardır:
Birincisi, dilde meydana gelir. Allah’tan korkan kimse dilini yalandan, gıybetten, insanlar arasında laf taşımaktan ve boş konuşmaktan alıkor ve dilini Allah’ın zikri ile Kur’an okumakla, ilim mutaala etmekle meşgul eder.
İkincisi, kalpte vücut bulur. Mü’min kardeşine karşı haset etmez; çünkü haset amelleri mahveder. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “Ateş, odunu nasıl yakarsa, kıskançlık da iyilikleri öylece yok eder.” Bilesin ki kıskançlık kalpte bulunan başlıca hastalıklardan olup onun tedavisi ancak ilim ve salih amel ile mümkündür.
Üçüncüsü, gözde ortaya çıkar. Allah korkusu taşıyan kul, haram olan şeylere bakmaz. Onun gözleri haramlara karşı kapalıdır. O dünyaya ihtiras ve istekle değil de, ibret ve ders almak için bakar ve kendisine helal olmayan şeye bakmaz. Zira Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: “Kim gözünü haramla doldurursa, Allah da onun gözünü kıyamet günü ateşle doldurur.”
Dördüncüsü, karnında ortaya çıkar. Allah’tan korkan kul, karnına haram lokma sokmaz. Çünkü haram lokma yemek, büyük günahlardandır. Zira Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Haram lokma yiyen bir kimsenin karnında haram lokma kaldığı müddetçe yerde ve gökte bulunan bütün melekler ona lanet eder. Şayet bu kimse haram lokma midesinde hazmedilirken ölürse, gideceği yer cehennemdir.”
Beşincisi, elde ortaya çıkar. Allah korkusu ile dolu olan bir mü’min, elini harama değil Allah’ın rızasına uygun olan şeylere uzatır. Nitekim sahabelerden Ka’b-ul Ahbar’ın (ra) şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Yüce Allah her bölümü yetmiş bin odası olan, yakuttan yapılma bir köşk yaratmıştır. Kıyamet günü bu köşke ancak önlerine sunulan haramlara Allah korkusundan dolayı el uzatmayanların gireceklerini buyurdular.”
Altıncısı, ayaklarda ortaya çıkar. Allah’tan korkan mü’min bir kul, ayakları ile günah işlemeye değil Allah’ın rızasına uygun ve O’nun sevgisini kazandıracak işlere doğru yürür, sakin ve ilim sahibi kimselere doğru adım atar.
Yedincisi, yaptığı işlerde ortaya çıkar. Allah korkusu taşıyan bir kul, ibadetini sırf Allah rızası için yapar, riyadan ve nifaktan kaçınır. Şayet böyle yaparsa, Allah, (cc) haklarında şöyle buyurduğu kimselerden biri olur: “Rabbin katında ahiret, günahlardan korkanlar içindir.” (Zuhruf / 35), (Ebu’l Leys Semerkandi)
“Muttaki o kimsedir ki; konuştuğu zaman, Allah için konuşur. Sustuğu zaman dahi, Allah için susar. Bir şeyi anlattığı zaman, Allah’ı anlatır.” (Bayezid-i Bistami)
“Bir kimse, özünde korku barındırıyorsa, o Allah’ın kendisine haram kıldığı şeyleri terk eder ve onlardan uzak durur. Günahlar denizinde boğulan kişinin takva iddiasında bulunması, koyu bir gaflet halidir. Takva, geceli uykuyu bölen bir kalp yangınıdır.
Rebi b. Haysen, geceleri korku ve üzüntüsünden uyanık durur, uyumazdı. Annesi onun bu sıkıntılı halini görünce sordu: “Yavrucuğum, birini mi öldürdün?” “Evet” deyince annesi şöyle devam etti: “O kimseye gidilsin, sahiplerinden af talep edilsin. Vallahi senin bu halini görseler sana mutlaka acırlar.” Buna karşılık annesine şöyle dedi: “Ah anacığım! Nefsimi öldürdüm.”
Allah (cc) cümlemizi takvayla kurtuluşa eren, O’nun rızasına kavuşup öfkesinden uzaklaştırılmış olan kullarından eylesin. Amin.
|